27 Ağustos 2017 Pazar
Çeşitli Yazılarım
2010-2014 / Kültür, Sanat, Sanat Felsefesi ve Hayata Dair Yazılarım
http://www.lebriz.com/pages/lsd.aspx?authorID=45&lang=ENG
http://blog.milliyet.com.tr/sanatci
http://kolajart.com/wp/?s=%C5%9F%C3%B6hret+do%C4%9Fruyol
http://www.sanatatak.com/view/alegorik-bir-karakter-serisi-fadu
24 Ağustos 2017 Perşembe
Müzikli Çocuk Oyunu Tiyatro Metni
Müzikli Çocuk Oyunu
Kız Kulesi’ne dair efsanelerden
esinlenilerek çocuğa uygunluğu gözetilip başkalaştırılarak yazılmıştır. 09-14
yaş grubuna uygundur.
KİŞİLER
İlyas 10 yaşlarında
çocuk
Simitçi 40 yaşlarında adam
Zekâvet
Teyze 60 yaşlarında modern kadın
Vezir
30 yaşlarında
kurnaz, sadık vezir
Padişah 50 yaşlarında heybetli padişah
Kâhin Kadın 40 yaşlarında gizemli, tekinsiz
kadın
Gül Kız 8-12 yaşlarında
sevimli kız
Kayıkçı 30 yaşlarında sevecen adam
Dadı 30 yaşlarında şefkatli kadın
Solucan/Prens Sevimli solucan prense dönüşür. İki
farklı oyuncu kullanılabilir.
Gösteri
Grubu: Perde geçişlerinde
sahne alırlar. Ellerindeki pon ponlarla
şarkıları söylerlerken şarkıya uyumlu basit koreografi geliştirebilirler.
YER
İstanbul
ZAMAN
Günümüz ve 1400’lü yıllar
Öneri: Rol düşmeyen istekli erkek öğrencilere simitçiden simit alma rolleri yazılabilir. Rol düşmeyen kız öğrencilerse gösteri grubuna dâhil edilebilir.
Birinci Perde
Birinci Sahne
( Gösteri grubu dans ederek şarkılarını söyler. )
(1.Şarkı)
Hava ne güzel oh ne güzel,
İstanbul’da hayat güzel.
Deniz, tarih ve doğayla
Baş başa verelim Üsküdar’da.
Minik kardeş İlyas ve
Ton ton teyze Zekâvet,
Bir araya geldi bu kıyıda
Haydi dinleyelim evet evet,
Haydi şimdi bizler de,
Dinleyelim İstanbul’u,
Tarihi, Üsküdar’ı ve doğayı,
Sevelim, koruyalım hep birlikte.
Sahne: (İlyas, Kız Kulesi’nin karşısındaki
bir banka doğru elinde resim
dosyası ve sırtında çantası ile
yürür. Simitçi de sahil kenarında simit satıyordur.)
İlyas :(Simitçiye doğru) Bir simit alabilir
miyim?
Simitçi :
(Bir simit uzatarak) Al bakalım.
İlyas :Ne
kadar?
Simitçi
:5 lira.
İlyas :
(Cebinden bozuk paraları çıkartarak)
Buyurun.
Simitçi :
(Parayı alır sayar ve cebine koyar)
Afiyet olsun ufaklık.
İlyas :
(Simitçiye gülümseyerek) Teşekkür
ederim.
(İlyas simidini yiyerek banka
oturur. Kız Kulesi’ni seyrederek simidini yemeye
devam ederken bel ağrısından
yakınan yaşlı bir teyze ağır adımlarla banka doğru
ilerler.)
Yaşlı Teyze :
(Belini tutarak yürür ve banka
oturur) Ay ay..! Of off..!
İlyas :
(Kaçamak bakışlarla yaşlı teyzeyi
inceler.)
Yaşlı Teyze :
(Çocuğu fark ederek ona doğru döner.)
Adın ne senin küçük bey?
İlyas : (Duymazlıktan
gelir, simidinden bir ısırık daha alır.)
Yaşlı Teyze :
Hadi ben yaşlıyım kulaklarım duymuyor. Senin de mi öyle be yavrum?
İlyas :
İlyas...
Yaşlı Teyze :
Ne !
İlyas :
(Daha yüksek bir sesle) Adım İlyas!
Yaşlı Teyze :
Aaa benim torunumun adı da İlyas. O da senin gibi çok tatlı bir çocuk…
İlyas :
(Gülümseyerek yaşlı teyzeye döner) Öyle
mi?
Yaşlı Teyze :
Öyle ya…
İlyas :
Peki sizin adınız ne?
Yaşlı Teyze :
Zekâvet benim adım…
İlyas :
Memnun oldum Zekâvet Teyze.
Yaşlı Teyze :
Ben de yavrum ben de…
(İlyas resim dosyasından resim defterini de çıkartarak Kız Kulesi’nin
resmini
çizmeye başlar.)
Yaşlı Teyze :
Resim mi yapıyorsun İlyas?
İlyas :
Evet.
Yaşlı Teyze :
(Başını resim defterine doğru uzatarak) Aaa
Kız Kulesi’nin resmini mi
yapıyorsun?
İlyas :
Evet Zekâvet Teyze.
Yaşlı Teyze :
Peki sen onun efsanesini biliyor musun?
İlyas :
(Heyecan ve şaşkınlıkla dönerek) Aaa
efsanesi mi var Kız Kulesi’nin?
Yaşlı Teyze :
Tabii be yavrum. Hiç mi duymadın?
İlyas :
(Şaşkın) Hayır, hiç duymadım.
Yaşlı Teyze :
Nerelisin sen yavrum?
İlyas :
İstanbulluyum.
Yaşlı Teyze :
(Alaylı gülümseme ile) Ah yavrum,
İstanbullusun ama şu gördüğün ecnebiler
bile senden daha çok şey
biliyordur memleketin hakkında.
İlyas :
(Üzülerek başını önüne eğer)
Yaşlı Teyze : (Gülümseyerek
çocuğun kafasını okşar) İlahi İlyas. Üzüldün mü yoksa? Ben
anlatırım sana be
yavrum. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Zekâvet
teyzen ne güne duruyor.
İlyas :
(Sevinçle dönerek) Gerçekten anlatır
mısınız bana bu efsaneyi?
Yaşlı Teyze :
Anlatırım tabii be yavrum. Anlatırım tabii… Ama bir şartım var.
İlyas :
(Çekinerek) Nedir şartınız?
Yaşlı Teyze :
Ben sana anlatacağım bu efsaneyi, sen de arkadaşlarına anlatacaksın. Tamam
mı?
İlyas : (Gülümseyerek) Tamam.
(Perde
kapanıp ışık düşer. Dekor değişirken yaşlı teyze anlatmaya başlar.)
Birinci Perde
İkinci Sahne
Yaşı Teyze : Zamanın birinde, İstanbul ilinde,
haşmetlimi haşmetli, heybetli mi heybetli bir padişah yaşarmış. Bu padişahın güzeller
güzeli bir de kızı varmış. Padişah kızını uçan kuştan, esen yelden sakınırmış.
Gel zaman git zaman, padişahın vezirlerinden biri ona bir kâhinden bahsetmiş.
(Gösteri grubu
sahneye gelir ve dans ederek şarkılarını söyler.)
Koro:
(2. Şarkı)
Zamanın birinde,
İstanbul’un semtinde,
Haşmetli bir padişah,
Cin fikirli vezirle
Almışlar kararlar
Gül Kız
için kalede.
Sahne
: (Tahtında oturan padişah ve yanında ayakta duran
vezir vardır.)
Vezir : Padişahım, nâmı
Rumeli ellerini geçip de taa Bağdat diyarlarına ulaşmış bir
kâhin vardır
derler.
Padişah :
(Birden sinirlenerek) Ne dersin vezir!
Benim işim olmaz öyle şaklabanlarla!
Vezir : (Korkarak geri adım atar, ellerini göbeğinin
üzerinde kavuşturup kambur durarak)
Padişahım hiddetlenmeyiniz.
Sizi bilmez miyim? Lâkin bu kadını ne
prensler
ne krallar çağırır imiş
huzuruna. Nice devletler savaşları bu kadın sayesinde
kazanmıştır derler.
Kişinin yüzüne tek bir baksın her bir şeyleri anlar, anlatır
imiş derler.
Padişah : Git vezir. Devletimizin hali
bellidir. Bolluk içindeyiz. Neyi soracağız
bu kadına?
Vezir :
Her şeyden sakındığınız Gül Kızınızı unutur musunuz padişahım? Siz yetmiş
yaşındasınız o ise daha sekiz
yaşında. Gelecekte onu neler bekler, ömrünüz ne
kadarını görmeye yeter, sizden
sonra ne yapar, nasıl yaşar bilmek istemez
misiniz padişahım?
Padişah : (Elini çenesine koyar ve bir süre düşünür.) Doğru dersin vezir. Tez
elden
haber salınsın
getirtilsin kâhin kadın huzuruma!
Vezir :
(Odadan eğilerek başı önünde geri geri çıkar.)
Emredersiniz padişahım.
(İçeriye Gül Kız girer. Saçları iki yandan örülmüş,
yanakları al aldır.)
Padişah :
(Sevgi dolu bir sesle)Kızım gel bakayım yanıma.
Gül Kız :
(Koşarak babasının yanına gider.)
Efendim babacığım.
Padişah :
Nasılsın yavrum?
Gül Kız :
(Şaşkınlıkla)İyiyim babacığım.
Padişah :
Sana bir şey soracağım.
Gül Kız :
Sor babacığım.
Padişah : Ben bir gün buralardan gidersem
bütün sarayı, her şeyi sana bırakırsam ne
yaparsın?
Gül Kız :
Her şeyi bırakıp da mı gidersen?
Padişah :
Evet kızım.
Gül Kız : (Yukarılara bakarak bir müddet düşündükten sonra coşkuyla) Masmavi
deniz ile masmavi gökyüzünün birleştiği yere bir saray yaptırırım. Etrafına da
şeker ağaçları…
Padişah :
(Şaşkın) Ne?! Şeker ağaçları mı?
Gül Kız : (Gülümseyerek uzaklara dalar.) Evet babacığım. Rengârenk şekerler
veren ağaçlar…
Padişah :
(Kahkahalar atarak) Şeker ağaçları
demek ha?
Gül Kız :
(Çekingen gülümser) Kızmadın değil mi
babacığım?
Padişah :
(Kahkahalara devam ederek) Yok yok
kızmadım. Sana kızabilir miyim hiç?
(Vezir kolunda kâhin kadınla içeri girer. Kâhin
kadın Gül Kız’ı gördüğü andan
itibaren gözlerini kızdan bir an
bile ayırmaz.)
Vezir :
Getirdim kadını padişahım.
Padişah : Kızım sen sarayın bahçesinde
oyna biraz. (Gülümseyerek) Bak
bakalım belki
şeker ağaçları
bizim bahçede de vardır. (Yüskek sesle
bir kahkaha atar.)
Gül Kız : (Kâhin kadına şaşkınlıkla bakarak ağır ve istemsiz adımlarla çıkar.)
Peki
babacığım.
Kâhin :
( Kızın arkasından saklamaya çalıştığı
bir gülümseme ile bakakalır.)
Padişah :
( Neşelidir.) Gel şöyle bakalım kahin
kadın.
Kâhin : ( Padişahın gözlerinin içine dikkatle bakar.)
Padişah : (Tedirgin ve sinirli) Ne diktin uğursuz bakışlarını üstüme melun
kadın! Anlat
da git biran
önce!
Vezir :
(Kadını kolundan dürterek) Hadi!
Kâhin : (Padişahın
gözlerinin içine bakarak)Git buradan! Kışt… Git buradan pis solucan!
Padişah : (Sinirlenerek ayağa kalkar.) Bu meczup ne der böyle vezir?! Getire
getire bana
bu küstah,
kendini bilmez şaklabanı mı getirirsin?! Kadın, kellen bedenine
fazla mı gelir oldu
senin? Canına mı susadın? Bu ne densizliktir böyle?
Kâhin : (Sakin) Ben size demem bu sözleri padişahım.
Gözlerinizde gördüğüm
kızınızın geleceğindeki
solucana seslenirim ben. Lakin nafile… Yazı
yazılmıştır. Ne desek
silinmez...
Padişah : (Çaresiz ve sinirli) Ne dersin kadın? Benim güzeller güzeli gül
kokulu kızıma
mı dersin bu
lafları? İşitir mi ağzından çıkan sözleri, o iki iri kulağın?
Kâhin : Padişahım, ben
diyeceğimi dedim. İster inanın, ister inanmayın. Kızının kanına
susamış zehirli
bir solucan, Gül Kız’ın saçlarına aklar
düşmesine kalmadan
kıyacaktır canına kızcağızının.
Kehanet er ya da geç gerçekleşecektir.
Padişah : (Sinirli) Vezir! Vezir! Çabuk götür şu kadını aldığın yere. Uğursuz
sözleri ile
asıl kendi canına
kıydıracak yoksa! (Daha yüksek sesle) Tez götür şu kadını
vezir!
Vezir :
(Ürkek) Sinirlenmeyin haşmetli padişahım.
(Vezir
kâhin kadının koluna girer ve dışarı çıkarlar. Padişah bulunduğu yerde dört
dönmeye başlar. Bir eli çenesinde düşünceli
bir şekilde odada volta atar. Vezir
odaya girer.)
Vezir : Padişahım sinirlenmekte
çok haklısınız. Lâkin kadının söyledikleri ya doğru
ise…
Padişah :
(Durur ve vezire şüpheli gözlerle bakar.)
Vezir :
(Ürkerek başını önüne eğer.)
Padişah : (Uzaklara dalarak) Ben ki Gül Kız’ımı her şeylerden sakınırken bir solucana
mı boyun
eğeceğim? Bu mudur benim güzeller güzeli kızımın geleceği? Nasıl
olur vezir?
Vezir : (Başını kaldırır.) Bu olmamalı padişahım.
Yine de biz her ihtimale karşı
sakınmalıyız Gül
Kız’ı her bir şeylerden.
Padişah :
İyi ama nasıl?
Vezir :
(Bir müddet düşünür ve aniden gözleri parlayarak
padişaha bakar.)
Padişah : (Gülümseyerek) Cin fikirli vezirim, aklına bir hinlik gelmiş gibi
bakarsın
gözlerime.
Vezir :
(Gülümseyerek) Öyle ya…
Padişah :
Anlat bakalım fikrini.
Vezir : Padişahım, biz Gül
Kız’ı karada tutamayız. Musibet hayvan her bir yerden
çıkar karşısına.
Havada da tutamayız kuş gibi.
Padişah :
(Merakla vezire bakıyordur) Eee…
Vezir :
Suda…
Padişah :
(Şaşkın) Suda mı ?
Vezir : (Heyecanla) Su padişahım! Hain solucan
suya giremez. Gül Kız suda yaşar
ise zehirli
solucan ona hiçbir vakit ulaşamaz.
Padişah : (Şaşkın) Vezir benim Gül Kız’ımı balık
mı sanırsın? Neyler suda?
Vezir :
Padişahım, suyun içinde değil üstünde yaşayacak Gül Kız.
Padişah :
(Kafasını kaşıyarak)Nasıl olur?
Vezir : Suyun üzerine
bir kule dikeceğiz onun için. Ömrü kulede geçecek,
karaya hiç ayak
basmayacak. Böylece zehirli solucan da ona hiç ulaşamayacak.
Padişah : (Sevinçle) Vezir, senin aklın nasıl çalışır böyle? Boşuna seni vezirim
yapmamışım. Gül
Kızcağızım da sevinecek bu fikre. Bir de şeker ağacı da diktik mi…
Vezir :
(Şaşkın) Şeker ağacı mı?
Padişah :
(Kahkaha atarak) Evet ya şeker ağacı…
Vezir :
(Anlamaz ve şaşkın gözlerle onaylar gibi
kafasını sallar.)
(Perde
kapanıp ışık düşer. Dekor değişirken yaşlı teyzenin anlatmaya devam eden
sesi duyulur.)
Birinci Perde
Üçüncü Sahne
Yaşlı Teyze : Getirtilmiş
en iyi mühendisler mimarlar, işçiler. Gece demeden gündüz
demeden dikivermişler üç gün içinde kuleyi
denizin orta yerine. Gül Kızcağız
da olandan bitenden
habersiz getirtilivermiş kulesine. Yıllarca
bir başına yaşamış bu kulede.
Balıklarla kuşlarla arkadaşlık etmiş yıllar yılı.
(Gösteri grubu
sahneye gelir ve dans ederek şarkılarını söyler.)
(3. Şarkı)
Gelmiş en iyi mühendisler,
Hem de güçlü işçiler,
Gece gündüz demeden,
Hiç de ara vermeden,
Neşeyle ve özenle,
Gül Kız için sevgiyle,
Suyun orta yerine,
Dikmişler bu kuleyi.
Sahne :
(Kız Kulesi’nin avlusunda bir
kenarda Gül Kız, üzülerek
oturmaktadır. Dört sene geçmiştir. On
iki yaşındadır. Diğer tarafta şeker ağacı ve ağacın başında dadı bulunmaktadır.)
Gül Kız :(Omuzlarını düşürmüş, dudakları bükük, canı sıkkın) Off… Acaba babacığım
ne yapıyordur şimdi? Her gün beni görmeye geliyor ama… Of… Buradan sıkılmaya başlıyorum
sanki. Keşke ben de onlarla sarayda yaşasaydım.(Uzaklara dalar ve bir süre sonra heyecanla) Şeker ağacım bu günkü meyvesini
vermiş midir acaba?
(Gül Kız, avlunun diğer tarafındaki şeker
ağacına doğru yürür. Ağacın yanı
başında elinde şekerlerle dadısını
görür. Dadı, ağaca şeker takıyordur.)
Gül Kız :
(Şaşkın) Aaa dadı teyze ne yapıyorsun
benim şeker ağacımın yanında?
Dadı :
(Tedirgin ve şaşkınca kekeleyerek )
Hiç…
Gül Kız :
(İyice yanaşır) Nasıl hiç,
elindekiler ne?
Dadı :
(Avucunu açar ve çaresizce) Şeker…
Gül Kız : (Bir süre dadının gözlerine bakar ve sonra ani bir gülümseme ile)
Bu gün
şekerleri benim
için sen mi topladın?
Dadı : (Şaşkın bir sevinçle, kekeleyerek) Evet Gül
Kız, ben topladım. Baktım
olmuşlar, toplayayım
da sana getireyim dedim.
Gül Kız : (Şekerleri avucuna alıp kulenin avlusuna, ayaklarını denize doğru
sallandırarak oturur ve şekerlerini birer
birer açıp yemeye başlar) Dadı teyze
otursana yanıma.
Dadı : (Oturur.) Güzel mi? Olmuş mu şekerlerin?
Gül Kız :
(Gülümseyerek bir tane de dadısına uzatır.) Evet, olmuş. İster misin?
Dadı :
(Şekeri alır.)Teşekkür ederim Gül
Kız.
Gül Kız :
Dadı teyze, söylesene ben neden buradayım? Neden sarayda babamla beraber
değilim?
Dadı : Bu soruların
cevaplarını ben bilemem Gül Kız. Padişahımız öyle uygun
gördü ise vardır
bir bildiği elbet.
Gül Kız : Canım sıkılmaya başladı burada
ama. Kıyıyı gözlediğimde orada oynayan
çocuklar görüyorum.
Koşuyor, anne ve babaları ile geziyor,
salıncaklarda
sallanıyor, kedileri seviyorlar.
Dadı :
Gül Kız, eğer istersen padişahımız sana da bir salıncak yaptırır.
Gül Kız : Offf… Öyle değil. Ben artık bu
kuleden çıkmak istiyorum. Benim de
arkadaşlarım olsun.
Ben de dilediğimce koşup oynayayım istiyorum.
(Dadısına döner) Çok mu şey istiyorum dadı teyze?
Dadı :(Duymazlıktan gelir, denize sevinçle bakarak)
Bak akşam yemeği kayığın
geliyor. Neler var
acaba yemekte bu akşam?
Gül Kız :
(Mutsuz başını önüne eğer ve kulesine
girer.)
(Kayık
kuleye yanaşır. Kayıkçı yemekleri birer birer dadıya verir.)
Kayıkçı :
Kızımızın yemekleri mis gibi kokuyor. Ne şanslı kız şu Gül Kız.
Dadı :
(Sessizce ve alaylı) Sen bir de ona
sor şanslı mısın diye?
Kayıkçı :
Neden?
Dadı :
Sıkılmaya başladı buradan
Kayıkçı :
Deme…
Dadı :
Haksız da değil ama. Bu gün az daha beni ağaca şeker asarken yakalıyordu.
Kayıkçı : Aman Zehra Bacı, dikkat et! Padişahım
mahveder, zindanlarda çürürsün
maazallah!
Dadı : Hiç sorma. Neyse ki Gül Kız çok masum, çok iyi
niyetli. Anlamadı bir şey.
Gerçi nasıl
anlasın? Kızcağızın gözü açılmadı ki? Bazen üzülüyorum kızcağızın haline. Al
kızı diyorum kendime, getir karaya gönlünce gezsin, dolaşsın…
Kâhin kadın belki de
doğru bilemedi geleceğini. Belki de hiç çıkmayacak karşısına zehirli solucan. Hem solucanın
zehirlisi mi olurmuş?
Ama gel gör ki Padişahımız…
Kayıkçı : (Endişeyle etrafına bakınarak) Sus
sus. Sakın! İçinden bile olsa söyleme böyle şeyler bacım. Neyse al bu üzüm
sepetini de. Benim hanım gönderdi. Sabah topladı bağdan Gül Kız için.
Körpecik kıza körpecik
üzüm diye… (Övünerek gülümser)
(Dadı yemekleri
ve üzüm sepetini de alır ve gider.)
Birinci Perde
Dördüncü Sahne
( Gösteri grubu sahneye gelir ve dans ederek şarkılarını söyler.)
(4. Şarkı)
Solo:
Gül kız odasında,
Dertli dertli yatağında,
Bilirmiş kaderini,
Üzmezmiş kimseleri.
Koro:
Geliyor geliyor,
Minik solucan geliyor.
Geliyor geliyor,
Minik solucan geliyor.
Sahne
: (Gül
Kız odasında, yatağının başında oturmuş oyuncak bebeğiyle konuşuyordur.)
Gül Kız : Ayşe bebek, sen de mi üzülerek
bakarsın bana. Sen de mi benim kötü sonumu
bilir de bana
söylemezsin. Ayşe bebek, ben de bilirim sonumu. Ben de bilirim
lâkin ben de kendimden
saklarım. Kâhin kadın, babama anlattığı vakit,
gitmemiştim ben
aslında bahçeye. Bilirdim ki bahçede şeker ağacı yoktur.
Aramakla bulunmaz yoktur çünkü öyle bir şey.
Bilirdim sonumu. Bu gün
gelen üzüm sepeti var
ya. İçindeydi minik solucan, gördüm onu. Ses etmedim
ama. Üzülsün istemedim
kimseler. Ses etsem ne olacaktı ki? Kaderim bu
benim. Er ya da geç
yine çıkacaktı karşıma... Sana iyi geceler Ayşe Bebek
(bebeğini öper.)
Solucan
: (Hızlı ve vurgusuz bir telaffuzla) Beni de öpsene!
Gül Kız
: (Şaşkın, etrafına bakınarak)
Kim konuştu?
Solucan
: Ben konuştum. Beni de öpsene!
Gül Kız
: (Etrafına korkuyla bakınarak)
Sen kimsin? Neredesin? İn misin cin misin?
Solucan
: Sıkıştım buraya.
Gül Kız
: (Eline bir vazo alarak, korkmuş
bir sesle) Kimsen çık ortaya korkmuyorum senden.
Solucan
: Yatağının altındayım.
Gül Kız
: (Önce yataktan hızla
uzaklaşır ardından elindeki vazoyla, usulca ve çekingen
adımlarla yatağının altına
bakar, çığlık atıp geri adım atar.)Aaay…
Solucan
: Dur Gül Kız korkma benden.
Gül Kız
: (Şaşkınca) Beni
tanıyorsun.(Çaresizce) Olamaz… Sen
osun! Demek geldin sonunda.
Solucan
: Korkma Gül Kız. Ben kötü biri değilim. (Sıkıştığı yerden kendini kurtararak) Heh
kurtuldum.(Yatağın altından çıkar.)
Gül Kız
: (Odanın köşesine geri geri
adımlar atarak ağlamaklı ve çaresiz bir sesle) Sen osun
işte! Kâhin kadının
anlattığı zehirli solucan… Ama bir solucan nasıl konuşabilir ki?
Solucan
: (Gül Kız’a doğru yaklaşarak)
Korkma benden!
Gül Kız
: (Elindeki vazoyu havaya
kaldırarak yüksek sesle)Yaklaşma bana pis solucan.
Solucan
: (Kendinden emin bir sesle)Pis
solucan mı? … Aaa alınıyorum ama… Daha bu
sabah duş aldım ben!
Gül Kız
: (Şüpheyle süzerek) Doğru
hiç de pis görünmüyorsun. Ama sonuçta yerlerde sürünerek geziniyorsun. Pislenirsin ki hemen.
Solucan : (Üzgün bir sesle)Senin gibi ellerim olsaydı sürüneceğim yerleri
önceden bezle
bir güzel silerdim.
Gül Kız : (Elini indirerek) Sen hiç de kötü birine benzemiyorsun.
Solucan
: Ben kötü biri değilim ki zaten. Kötü olan o.
Gül Kız
: (Gözlerini kısıp etrafına
bakınarak) Kim ki o?
Solucan
: (Sinirlenerek) Kim
olacak o kâhin kadın!
Gül Kız
: (Şaşırarak) Nasıl yani?
Solucan
: Beni bu hale o getirdi.
Gül Kız
: Bu hale derken...
Solucan
: (Çaresizce)Beni solucan
yaptı.
Gül Kız
: (Şaşkınca) Sen solucan
değil miydin?
Solucan
: (Dertli ve içten)
Değildim tabii ya Gül Kız.
Gül Kız
: Pek iyi ya neydin?
Solucan
: Çiçek ülkesinin prensiydim.
Gül Kız
: (Alaylı bir gülümsemeyle) Prens
mi?
Solucan
: N’oldu Gül Kız? İnanmadın galiba bana.
Gül Kız
: (Gülümseyerek) Tabii ki
inanmadım minik solucan. Sen aynaya bakmadın galiba.
Solucan
: Prenstim diyorum Gül Kız. Geçmiş zaman eki kullanıyorum fark
edersen. Şu
anda solucanım, yani
şimdiki zamanda…
Gül Kız
: (Beğeniyle gülümseyerek) Hımm
bir solucana göre dil bilgin gayet iyiymiş.
(Elini
çenesine koyarak bir müddet düşünür.) Haklı
olabilirsin.
Solucan
: Gül Kız, sana bunu ancak bir şekilde ispatlayabilirim.
Gül Kız
: Nasıl?
Solucan
: Öp beni.
Gül Kız
: (Aniden şaşırmış yüksek bir
sesle) Seni mi? Hayatta olmaz! (Solucana
sırtını
dönüp kollarını gövdesinde
bağlayarak, kendini beğenmiş bir sesle) Ben
solucanları öpmem!
Solucan
: (Çaresizce)Yapma Gül
Kız! Yeniden insan olabilmem sana bağlı... Büyüyü ancak
sen bozabilirsin. Solucan
olarak yaşamak o kadar zor ki…
Gül Kız : (Sırtı
solucana dönük, omuzlarını silkerek) Banane.
Solucan
: Lütfen Gül Kız. N’olursun…
Gül Kız
: Ne yapmalıyım acaba? (Seyircilere
bakarak, kararsızca) Ne dersiniz? Öpeyim mi
minik solucanı? (Cevabı duyduktan sonra) Peki… N’apalım.
Solucan
: (Sevinçle) Yaşasın!
Teşekkürler Gül Kız. Teşekkürler…
Gül Kız
: (Solucana doğru çekingen bir
adım atar ve durur. Sıkıntılı bir sesle) Off… Nasıl
öperim ki ben bu solucanı?
Solucan
: (Hınzır bir gülümseyişle)
Gül Kız… Uzaktan da göndersen olur. Öpücüğü üfle
yeter, o bana gelir.
Gül Kız
: (Ani bir sevinçle) Sahi
mi?
Solucan
: (Onaylamak için gülümseyerek
kafasını ağır ağır sallar.)
Gül Kız
: Peki… Al o zaman. (Avucunun
içine bir öpücük kondurur ve solucana doğru
üfleyerek gönderir.)
Solucan
: (Kıvranarak üzerindeki
solucan kostümünden kurtulur. Gül Kız’ın yanına gider
ve önünde diz çökerek Gül Kız’ın
elini kibar ve asil bir duruşla öper.) Teşekkür ederim Gül Kız.
Gül Kız
: (Şaşkın ve mahcup bir
gülümsemeyle) Ben teşekkür ederim. Bana hayatımı geri
verdiğin için.
(Gösteri grubu
sahneye gelir ve dans ederek şarkılarını söyler.)
(5. Şarkı)
Demek her şey
yalanmış
Kâhin kadın
düşmanmış
Siz siz olun
küçükler
Kanmayın
kimselere
Siz siz olun
minikler,
Aldanmayın
herkeslere.
Gül Kızcağız
boşuna mı
Ayrı kaldı
sarayından?
Neyse ki mutlu
bitti,
Bu masal da
burada.
Hayat ne kadar
güzelmiş,
Yaşamak, gülmek,
eğlenmek
Sevmek, koşmak,
nefes almak
Oh ne güzelmiş
değil mi?
Hele bir de
sevdiklerinle
Olmak ne
güzelmiş değil mi?
(Yaşlı teyze ve elinde bitmiş Kız
Kulesi resmi ile İlyas sahneye gelir.)
İlyas: Bak, resmimi bitirdim
Zekâvet Teyze.
Zekâvet
Teyze: Bakayım. Oooo harika olmuş İlyascığım.
Aferin sana.
(İlyas resmi seyircilere tutarken gösteri
grubu tüm oyuncularla birlikte şarkılarını söyleyerek sahneye gelir)
(6.
Şarkı) Yaşasın, yaşasın,
En
sonunda yaşasın.
Prenses kurtuldu.
Solucan prens oldu.
Yaşasın,
yaşasın,
En sonunda
yaşasın.
Bu hikâye burada biter,
Haydi size iyi günler.
Otizmli Bireyleri Destekleme Vakfı tarafından düzenlenen 'Otizm Farkındalık Etkinliği'
OBİDER tiyatro ekibinin Kız Kulesi Efsanesi turneleri
Balıkesir Alişuuri İlkokulu 2. sınıf öğrencileri
İstanbul Kadıköy Özdemiroğlu İmam Hatip Ortaokulu
2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Projesi: Kız Kulesi'ne Karşı/Şöhret Doğruyol Sağbaş Kısa Film: https://www.youtube.com/watch?v=VCRAz6fta_U
Yazarın diğer eserleri :
(Tiyatro + Öykü + Şarkı)
NOTALAR APARTMANI
Her katında bir notanın yaşadığı Notalar Apartmanı’nın birbirinden farklı sakinleriyle tanışmaya hazır mısın? Ağzında kalemiyle dolaşan Do Dede, dişleriyle övünerek “reee”leyen Re Nine, kedi ve telefon bağımlısı Mi Hanım, dağınık Fa Çocuk, yönetici Sol Teyze, hayat dolu La Kız, arılardan bunalan Si Kardeş ve Do Dede’nin kitapkurdu torunu İnce Do Kardeş…
Sen de tıpkı Kurabiyeci Kız gibi Notalar Apartmanı’na konuk olup birbirinden sevimli notaları tanımak ve bu renkli hikâyeye ortak olmak ister misin?
“Şöhret Doğruyol Sağbaş, Notalar Apartmanı’nda müzik bilgisinin alfabesi sayılan ‘Do Majör Ton Gamı’nı her kata bir ses kişiliği vererek ustalıkla kurgulamış. Minik okurlarına çok yönlü bir ufuk açacağından hiç şüphem olmayan bu seçkin eseri, tüm çocuklara tavsiye ederim.”
Prof. Dr. Mesut İKTU
Opera Sanatçısı/ Öğretim Üyesi
*Kitabın arkasındaki QR kodu okutarak Notalar Apartmanı şarkısını dinleyebilir, klibini izleyebilir ya da şarkıya eşlik edebilirsiniz.
SATRANÇ APARTMANI
(Tiyatro + Öykü + Şarkı)
Satranç Apartmanı, Sizleri Hem Sevimli Bir Öyküye Hem De Satranç Karakterleriyle Tanışmaya Davet Ediyor.
On altı satranç taşının yaşadığı Satranç Apartmanı'nın birbirinden farklı sakinleriyle tanışmaya hazır mısın? Makarna bağımlısı Şah Amca, bilge Vezir Ağabey, pofuduk Fil Kardeşler, enerjik Kale Kardeşler, uçabilen At Kardeşler ve bıcır bıcır Piyon Çocuklar...
Sen de tıpkı Kurabiyeci Kız gibi Satranç Apartmanı'na konuk olup birbirinden sevimli satranç karakterlerini tanımak ve bu renkli hikâyeye ortak olmak ister misin?
Şöhret Doğruyol Sağbaş, Notalar Apartmanı kitabında olduğu gibi, serinin bu kitabı için de bir şarkı besteledi. Kitaptaki harika şarkıya karekod uygulaması aracılığıyla erişebilirsiniz!
DİSTOPYAYA YOLCULUK
ÜTOPYAYA YOLCULUK
SİLGİ RUHU
Bilginin, zekanın ve cesaretin çözemeyeceği hiçbir problem yoktur.Eğlenceli ve ufuk açan kitaplarıyla her yaştan okuyucuya hitap eden eğitimci yazar Şöhret Doğruyol Sağbaş’ın kaleminden fantastik bir polisiye roman…
Hiçbir silgi bu kadar geveze olmamıştı!
Evcil bir hayvan sahiplenmek için annenize günlerce dil döktüğünüz oldu mu? Tam da tüm ümitlerinizi yitirdiğiniz bir anda nurtopu gibi bir silgi ruhu, omzunuza atlayıverse ne yapardınız? Yaprak ne mi yaptı? Oooo neler yapmadı ki...
Kâğıt üzerindeki hatalara alerjisi olan bir silgi, sıra dışı bir enişte, çekingen bir abla, aniden yükselişe geçen ünsüz ressam Selim Kelim ve tatlılar tatlısı Yaprak. Her şey bir tesadüf olabilir mi? Yoksa…
İnsandışı bir varlıkla sıra dışı bir maceraya atılmaya hazır mısın? Fakat okurken dikkat et! Silgi ruhu her an senin de omzuna sıçrayabilir!