27 Ağustos 2017 Pazar




4.5.6.7 ve 8. Sınıflar İçin


Yaratıcı Yazı/Söyleşi/Tartışma

Ütopyaya Yolculuk/ Distopyaya Yolculuk Kitabı Etkinliği
“Seyirci Olma, Harekete Geç!” Söyleşisi
Süre: 30 dakika
Kazanımlar: İklim değişikliği konusunda farkındalık kazanırlar. Gelecek hakkında öngörüde bulunabilirler. Dünyanın devamlılığı için harekete geçme bilinci geliştirirler. Doğada yaşayan diğer canlılarla empati kurmayı öğrenir ya da geliştirirler. Çevreye karşı duyarlılık geliştirirler. Tüketim kültürüne karşı farkındalık ve bilinç kazanırlar.
İşleyiş: Öğrencilere iklim değişikliğini ve nedenlerini çağrıştıracak görseller gösterilerek bu resimlerin bize ne anlattığı sorulur. Gelen cevaplarla eş zamanlı olarak küresel ısınma ve iklim değişikliği hakkında öğrencilere kısa kısa bilgiler verilir. Dünyamızı korumak için harekete geçen isimlerden örnekler verilir. Yaşıtlarının iklim değişikliği farkındalığı için yaptığı çalışmalardan örnekler verilerek olanlara seyirci kalmayarak dünyayı korumaya dahil olmaları konusunda öğrenciler cesaretlendirilir. “İdeal insan nasıl olmalıdır? İdeal insan kendine, arkadaşlarına ve doğaya karşı nasıl bir tutum içinde olmalıdır?” gibi sorularla beyin fırtınası yapılır.

 Tuhaf Bilimler Akademisi Kitabı Etkinliği
“İçimizdeki Cevherler” Söyleşi ve Tartışma Etkinliği
Süre: 30 dakika / Yer: Konferans Salonu
Kazanımlar:  Okunan kitap üzerinde düşünmeyi, karakter analizi yapmayı, karakterlerle kendilerini özdeşleştirerek kendilerinde bulunan olumsuz davranışlara karşı farkındalık kazanırlar.
İşleyiş: Öğrencilere bazı görseller gösterilerek bu fotoğrafların onlarda çağrıştırdığı anlamlar hakkında tartışılır. Sanatla ya da sporla ilgilenen sınav şampiyonları hakkında bilgiler verilerek bunların ders çalışmaya engel olarak görüldüğü yargısı çürütülür. Tam aksine sanatın ve sporun ufuk açıcı gücü ile başarıyı yakalama şansımızın daha yüksek olduğu bilgisi öğrencilere verilir. Yeteneklerinin ve ilgi alanlarının peşinden gitmeleri konusunda cesaretlendirilirler. Ardından kitaptaki karakterlerin analizine geçilir. Bu karakterler üzerine olumlu, olumsuz eleştiriler getirilir. Katılımcıların romandaki karakterlerle kendilerinde özdeşleştirdikleri yönleri masaya yatırılır.

Silgi Ruhu Kitabı Etkinliği
“Organik Silgiden Kruger Sendromuna” Söyleşi ve Tartışma Etkinliği
Süre: 30 dakika / Yer: Konferans Salonu
Kazanımlar:  Okunan kitap üzerinde düşünmeyi, karakter analizi yapmayı, karakterlerle kendilerini özdeşleştirerek kendilerinde bulunan olumsuz davranışlara karşı farkındalık kazanırlar.
İşleyiş: Öğrencilere kitabın baş karakteri silgi ruhunun dönüşüm geçirmeden önceki organik silgi hali gösterilir. TEMA Vakfı aracılığıyla organik silgiye ulaşabilecekleri bilgisi verilir. Kitaptaki Yaprak karakterinin kuklası ile desteklenerek kitabın konusu pekiştirilir. Ardından kitabın karakterleri üzerinde analize geçilir. Bu karakterler üzerine olumlu, olumsuz eleştiriler getirilir. Katılımcıların romandaki karakterlerle kendilerinde özdeşleştirdikleri yönleri masaya yatırılır. “İdeal insan nasıl olmalıdır? İdeal insan kendine, arkadaşlarına ve doğaya karşı nasıl bir tutum içinde olmalıdır?” gibi sorularla beyin fırtınası yapılır. Toplumda cahil cesareti olarak bilinen Dunner Kruger sendromu hakkında öğrencilere bilgi verilir. Kaçınılması gerekilen davranışlar üzerine fikir yürütülür.

Notalar Apartmanı Kitap Etkinliği  
Etkinlik 1 : Notalar Apartmanı Söyleşi/Drama/ Müzik
Süre: 40 dakika / Yer: Konferans Salonu
Gerekli Malzemeler: Ses sistemi,  projeksiyon cihazı, bilgisayar, (gerekli görülürse piyano)
 Kazanımlar: Okunan kitap üzerinde düşünmeyi, karakter analizi yapmayı, karakterlerle kendilerini özdeşleştirerek kendilerinde bulunan olumsuz davranışlara karşı farkındalık kazanırlar. Müziğin ve görselliğin çekici gücü ile kitaplarla daha yakın bir bağ oluşturulur.
İşleyiş: Öğrencilere Notalar Apartmanı klibi izletilir. Ardından kitap karakterleri soru cevap ile pekiştirilir. Notalar Apartmanı piyesi öğrenciler tarafından hazırlıksız ya da hazırlıklı olarak sergilenebilir. Notalar Aparmanı şarkısı, piyanist bir öğrenci tarafından icra edilebilir, koro eşlik edebilir.
       
Etkinlik 2: Notalar Apartmanı Söyleşi + Şarkılı Boyama ve Bulmaca Çözme
1-     Süre: 30 dakika / Yer: Kütüphane
Gerekli Malzemeler: Ses sistemi,  projeksiyon cihazı, bilgisayar, boya kalemleri
 Kazanımlar: Müzik, resim ve edebiyatın birleşimi ile çoklu zeka geliştirilir. Notaların dizek üzerindeki konumları hakkında bilgi sahibi olunur.
İşleyiş: İlk yirmi dakika öğrencilerle kitap karakterleri hakkında sohbet edilir. Ardından  Notalar Apartmanı şarkısının piyano eşlikli çocuk vokal ile yorumlanan versiyonu eşliğinde boyama etkinliğine geçilir. Öğrenciler boyama yaparken şarkıya eşlik edebilir. Etkinliğe kitabın çizeri de uygunluk durumuna göre katılabilir. Notalar Apartmanı sözcük avı ve labirent ve  nota bulmacaları ile etkinlik devam eder.

Yeraltı Günlükleri Kitabı Etkinliği
Bilim Kurgu Hikâye Yazma Etkinliği (10-14 yaş)
Süre: 40 + 40 dakika /Yer: Kütüphane
Kazanımlar: · Hikâye yazma tekniğini uygulamalı olarak kavrarlar. · Kendine güven duygusu geliştirerek yeteneklerinin farkına varmak için çaba sarf ederler · Teknolojinin kullanıma göre yararlı ya da faydalı olabileceği yönünde görüş geliştirirler.
İşleyiş: Bilim kurgu hikâye yazmaya hevesli yaklaşık on beş öğrenciye ve çizim kabiliyeti olan on beş öğrenciye yazar tarafından bilim kurgu hikâye yazmaya dair bir sunum yapılır. Ardından yazar adayları, yanlarına çizerlerini de alarak hikâye yazmaya başlarlar. Yazım aşamasında konu ve karakter bulmakta güçlük çeken öğrenciler olursa, yazarın masasında bulunan ilgili kutucuklardan kâğıtlar çeker. Yazım aşamasında yazar, öğrencilerle tek tek ilgilenir. İkinci kırk dakikaya geçildiğinde yazılan hikâyeler okunur ve değerlendirilir. Katılımcıların hikâyeleri okul idaresine teslim edilerek okul panosunda ya da okul gazetesinde sergilenir. Dileyen okullar, oluşturulan resimli bilim kurgu hikâyelerden yaklaşık altmış sayfalık bir öykü kitabı çıkartabilir.

Diğer Söyleşi ve Konferanslar:

Konferans ve Söyleşilerinin Başlıcaları:
1- Geleceği Okumak (İklim değişikliği, teknoloji bağımlılığı, tüketim çılgınlığı, sağlıksız beslenme)
2- Çocuk Edebiyatında Ütopya ve Distopya
3- Yazarlığa Dair Küçük Sırlar
4- Okuma Kültürü 
5- Okumayı Sevdirme Stratejileri (öğretmen/öğrenci/veli)
6- Harekete Geçmek İçin Büyümeyi Bekleme 

NOT: Etkinlikler ücretsiz olup imza günü ile eş zamanlı yürütülmektedir.


 İletişim: Nursal Hanım : nursal@epsilonyayinevi.com


























Çeşitli Yazılarım




2010-2014 / Kültür, Sanat, Sanat Felsefesi ve Hayata Dair Yazılarım


http://www.lebriz.com/pages/lsd.aspx?authorID=45&lang=ENG

http://blog.milliyet.com.tr/sanatci

http://kolajart.com/wp/?s=%C5%9F%C3%B6hret+do%C4%9Fruyol

http://www.sanatatak.com/view/alegorik-bir-karakter-serisi-fadu


24 Ağustos 2017 Perşembe

Müzikli Çocuk Oyunu Tiyatro Metni


“KIZ KULESİ EFSANESİ”
Müzikli Çocuk Oyunu
Şöhret Doğruyol Sağbaş

Kız Kulesi’ne dair efsanelerden esinlenilerek çocuğa uygunluğu gözetilip başkalaştırılarak yazılmıştır. 09-14 yaş grubuna uygundur.

                                                        

KİŞİLER

 

 İlyas                                 10 yaşlarında çocuk

 Simitçi                             40 yaşlarında adam

 Zekâvet Teyze                60 yaşlarında modern kadın

 Vezir                                30 yaşlarında kurnaz, sadık vezir

 Padişah                            50 yaşlarında heybetli padişah

 Kâhin Kadın                   40 yaşlarında gizemli, tekinsiz kadın

 Gül Kız                            8-12 yaşlarında sevimli kız

 Kayıkçı                            30 yaşlarında sevecen adam

 Dadı                                 30 yaşlarında şefkatli kadın

 Solucan/Prens                Sevimli solucan prense dönüşür. İki farklı oyuncu kullanılabilir.

 Gösteri Grubu:           Perde geçişlerinde sahne alırlar.  Ellerindeki pon ponlarla şarkıları söylerlerken şarkıya uyumlu basit koreografi geliştirebilirler.

 

YER         

İstanbul    

ZAMAN

Günümüz ve 1400’lü yıllar

Öneri: Rol düşmeyen istekli erkek öğrencilere simitçiden simit alma rolleri yazılabilir. Rol düşmeyen kız öğrencilerse gösteri grubuna dâhil edilebilir.


Birinci Perde

Birinci Sahne

      

      ( Gösteri grubu dans ederek şarkılarını söyler.   )

             (1.Şarkı)

              Hava ne güzel oh ne güzel,

              İstanbul’da hayat güzel.

              Deniz, tarih ve doğayla

              Baş başa verelim Üsküdar’da.

 

              Minik kardeş İlyas ve

              Ton ton teyze Zekâvet,

              Bir araya geldi bu kıyıda

              Haydi dinleyelim evet evet,

 

              Haydi şimdi bizler de,

              Dinleyelim İstanbul’u,

              Tarihi, Üsküdar’ı ve doğayı,

              Sevelim, koruyalım hep birlikte.

 

Sahne:         (İlyas, Kız Kulesi’nin karşısındaki bir banka doğru elinde resim            

dosyası ve sırtında çantası ile yürür. Simitçi de sahil kenarında simit             satıyordur.)

 

İlyas                :(Simitçiye doğru) Bir simit alabilir miyim?

Simitçi : (Bir simit uzatarak) Al bakalım.

İlyas                :Ne kadar?

Simitçi            :5 lira.

İlyas                : (Cebinden bozuk paraları çıkartarak) Buyurun.

Simitçi : (Parayı alır sayar ve cebine koyar) Afiyet olsun ufaklık.

İlyas                : (Simitçiye gülümseyerek) Teşekkür ederim.

                 

                 (İlyas simidini yiyerek banka oturur. Kız Kulesi’ni seyrederek simidini yemeye                

                 devam ederken bel ağrısından yakınan yaşlı bir teyze ağır adımlarla banka doğru  

                 ilerler.)

 

Yaşlı Teyze    : (Belini tutarak yürür ve banka oturur) Ay ay..! Of off..!

İlyas                : (Kaçamak bakışlarla yaşlı teyzeyi inceler.)

Yaşlı Teyze    : (Çocuğu fark ederek ona doğru döner.) Adın ne senin küçük bey?

İlyas                : (Duymazlıktan gelir, simidinden bir ısırık daha alır.)

Yaşlı Teyze    : Hadi ben yaşlıyım kulaklarım duymuyor. Senin de mi öyle be yavrum?

İlyas                : İlyas...

Yaşlı Teyze    : Ne !

İlyas                : (Daha yüksek bir sesle) Adım İlyas!

Yaşlı Teyze    : Aaa benim torunumun adı da İlyas. O da senin gibi çok tatlı bir çocuk…

İlyas                : (Gülümseyerek yaşlı teyzeye döner) Öyle mi?

Yaşlı Teyze    : Öyle ya…

İlyas                : Peki sizin adınız ne?

Yaşlı Teyze    : Zekâvet benim adım…

İlyas                : Memnun oldum Zekâvet Teyze.

Yaşlı Teyze    : Ben de yavrum ben de

 

                 (İlyas resim dosyasından resim defterini de çıkartarak Kız Kulesi’nin resmini    

                  çizmeye başlar.)

 

Yaşlı Teyze    : Resim mi yapıyorsun İlyas?

İlyas                : Evet.

Yaşlı Teyze    : (Başını resim defterine doğru uzatarak) Aaa Kız Kulesi’nin resmini mi  

                           yapıyorsun?

İlyas                : Evet Zekâvet Teyze.

Yaşlı Teyze    : Peki sen onun efsanesini biliyor musun?

İlyas                : (Heyecan ve şaşkınlıkla dönerek) Aaa efsanesi mi var Kız Kulesi’nin?

Yaşlı Teyze    : Tabii be yavrum. Hiç mi duymadın?

İlyas                : (Şaşkın) Hayır, hiç duymadım.

Yaşlı Teyze    : Nerelisin sen yavrum?

İlyas                : İstanbulluyum.

Yaşlı Teyze    : (Alaylı gülümseme ile) Ah yavrum, İstanbullusun ama şu gördüğün ecnebiler    

                           bile senden daha çok şey biliyordur memleketin hakkında.

İlyas                : (Üzülerek başını önüne eğer)

Yaşlı Teyze    : (Gülümseyerek çocuğun kafasını okşar) İlahi İlyas. Üzüldün mü yoksa? Ben    

                          anlatırım sana be yavrum. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Zekâvet   

                          teyzen ne güne duruyor.

İlyas                : (Sevinçle dönerek) Gerçekten anlatır mısınız bana bu efsaneyi?

Yaşlı Teyze    : Anlatırım tabii be yavrum. Anlatırım tabii… Ama bir şartım var.

İlyas                : (Çekinerek) Nedir şartınız?

Yaşlı Teyze    : Ben sana anlatacağım bu efsaneyi, sen de arkadaşlarına anlatacaksın. Tamam  

                          mı?

İlyas                : (Gülümseyerek) Tamam.

             

                    (Perde kapanıp ışık düşer. Dekor değişirken yaşlı teyze anlatmaya başlar.)

 

Birinci Perde

 

İkinci Sahne

 

Yaşı Teyze     : Zamanın birinde, İstanbul ilinde, haşmetlimi haşmetli, heybetli mi heybetli bir       padişah yaşarmış. Bu padişahın güzeller güzeli bir de kızı varmış. Padişah kızını uçan kuştan, esen yelden sakınırmış. Gel zaman git zaman, padişahın vezirlerinden biri ona bir kâhinden bahsetmiş.

 

(Gösteri grubu sahneye gelir ve dans ederek şarkılarını söyler.)

 

Koro:            (2. Şarkı)

                      Zamanın birinde,

                      İstanbul’un semtinde,

                      Haşmetli bir padişah,

                      Cin fikirli vezirle

                      Almışlar kararlar

                      Gül Kız için kalede.

 

Sahne         :    (Tahtında oturan padişah ve yanında ayakta duran vezir vardır.)

 

Vezir                          : Padişahım, nâmı Rumeli ellerini geçip de taa Bağdat diyarlarına ulaşmış bir   

                          kâhin vardır derler.

Padişah           : (Birden sinirlenerek) Ne dersin vezir! Benim işim olmaz öyle şaklabanlarla!

Vezir                          : (Korkarak geri adım atar, ellerini göbeğinin üzerinde kavuşturup kambur   durarak)   

                         Padişahım hiddetlenmeyiniz. Sizi bilmez miyim?  Lâkin bu kadını ne prensler  

                         ne krallar çağırır imiş huzuruna. Nice devletler savaşları bu kadın sayesinde  

                         kazanmıştır derler. Kişinin yüzüne tek bir baksın her bir şeyleri anlar, anlatır       

                         imiş derler.

Padişah           : Git vezir. Devletimizin hali bellidir. Bolluk içindeyiz. Neyi soracağız   

                          bu kadına?

Vezir              : Her şeyden sakındığınız Gül Kızınızı unutur musunuz padişahım? Siz yetmiş

  yaşındasınız o ise daha sekiz yaşında. Gelecekte onu neler bekler, ömrünüz ne   

  kadarını görmeye yeter, sizden sonra ne yapar, nasıl yaşar bilmek istemez  

  misiniz padişahım?

Padişah           : (Elini çenesine koyar ve bir süre düşünür.) Doğru dersin vezir. Tez elden   

                          haber salınsın getirtilsin kâhin kadın huzuruma!

Vezir              : (Odadan eğilerek başı önünde geri geri çıkar.) Emredersiniz padişahım.

          

                  (İçeriye Gül Kız girer. Saçları iki yandan örülmüş, yanakları al aldır.)

 

Padişah           : (Sevgi dolu bir sesle)Kızım gel bakayım yanıma.

Gül Kız          : (Koşarak babasının yanına gider.) Efendim babacığım.

Padişah           : Nasılsın yavrum?

Gül Kız          : (Şaşkınlıkla)İyiyim babacığım.

Padişah           : Sana bir şey soracağım.

Gül Kız          : Sor babacığım.

Padişah           : Ben bir gün buralardan gidersem bütün sarayı, her şeyi sana bırakırsam ne  

                          yaparsın?

Gül Kız          : Her şeyi bırakıp da mı gidersen?

Padişah           : Evet kızım.

Gül Kız          : (Yukarılara bakarak bir müddet düşündükten sonra coşkuyla) Masmavi deniz ile masmavi gökyüzünün birleştiği yere bir saray yaptırırım. Etrafına da şeker ağaçları…

Padişah           : (Şaşkın) Ne?! Şeker ağaçları mı?

Gül Kız          : (Gülümseyerek uzaklara dalar.) Evet babacığım. Rengârenk şekerler veren     ağaçlar…

Padişah           : (Kahkahalar atarak) Şeker ağaçları demek ha?

Gül Kız          : (Çekingen gülümser) Kızmadın değil mi babacığım?

Padişah           : (Kahkahalara devam ederek) Yok yok kızmadım. Sana kızabilir miyim hiç?

          

                 (Vezir kolunda kâhin kadınla içeri girer. Kâhin kadın Gül Kız’ı gördüğü andan       

                  itibaren gözlerini kızdan bir an bile ayırmaz.)

 

Vezir              : Getirdim kadını padişahım.

Padişah           : Kızım sen sarayın bahçesinde oyna biraz. (Gülümseyerek) Bak bakalım belki   

                          şeker ağaçları bizim bahçede de vardır. (Yüskek sesle bir kahkaha atar.)

Gül Kız          : (Kâhin kadına şaşkınlıkla bakarak ağır ve istemsiz adımlarla çıkar.) Peki  

                          babacığım.

Kâhin              : ( Kızın arkasından saklamaya çalıştığı bir gülümseme ile bakakalır.)

Padişah           : ( Neşelidir.) Gel şöyle bakalım kahin kadın.

Kâhin              : ( Padişahın gözlerinin içine dikkatle bakar.)

Padişah           : (Tedirgin ve sinirli) Ne diktin uğursuz bakışlarını üstüme melun kadın! Anlat  

                          da git biran önce!

Vezir              : (Kadını kolundan dürterek) Hadi!

Kâhin                          : (Padişahın gözlerinin içine bakarak)Git buradan! Kışt… Git buradan pis  solucan!

Padişah           : (Sinirlenerek ayağa kalkar.) Bu meczup ne der böyle vezir?! Getire getire bana   

                          bu küstah, kendini bilmez şaklabanı mı getirirsin?! Kadın, kellen bedenine    

                          fazla mı gelir oldu senin? Canına mı susadın? Bu ne densizliktir böyle?

Kâhin                          : (Sakin) Ben size demem bu sözleri padişahım. Gözlerinizde gördüğüm  

                          kızınızın geleceğindeki solucana seslenirim ben. Lakin nafile… Yazı   

                          yazılmıştır. Ne desek silinmez...

Padişah           : (Çaresiz ve sinirli) Ne dersin kadın? Benim güzeller güzeli gül kokulu kızıma  

                         mı dersin bu lafları? İşitir mi ağzından çıkan sözleri, o iki iri kulağın?

Kâhin                          : Padişahım, ben diyeceğimi dedim. İster inanın, ister inanmayın. Kızının kanına 

                          susamış zehirli bir solucan,  Gül Kız’ın saçlarına aklar düşmesine kalmadan  

                          kıyacaktır canına kızcağızının. Kehanet er ya da geç gerçekleşecektir.

Padişah           : (Sinirli) Vezir! Vezir! Çabuk götür şu kadını aldığın yere. Uğursuz sözleri ile   

                          asıl kendi canına kıydıracak yoksa! (Daha yüksek sesle) Tez götür şu kadını    

                          vezir!

Vezir              : (Ürkek) Sinirlenmeyin haşmetli padişahım.

          

                 (Vezir kâhin kadının koluna girer ve dışarı çıkarlar. Padişah bulunduğu yerde dört    

                  dönmeye başlar. Bir eli çenesinde düşünceli bir şekilde odada volta atar. Vezir 

                 odaya girer.)

 

Vezir                          : Padişahım sinirlenmekte çok haklısınız. Lâkin kadının söyledikleri ya doğru   

                          ise…

Padişah           : (Durur ve vezire şüpheli gözlerle bakar.)

Vezir              : (Ürkerek başını önüne eğer.)

Padişah           : (Uzaklara dalarak) Ben ki Gül Kız’ımı her şeylerden sakınırken bir solucana  

                          mı boyun eğeceğim? Bu mudur benim güzeller güzeli kızımın geleceği? Nasıl  

                          olur vezir?

Vezir                          : (Başını kaldırır.) Bu olmamalı padişahım. Yine de biz her ihtimale karşı  

                          sakınmalıyız Gül Kız’ı her bir şeylerden.

Padişah           : İyi ama nasıl?

Vezir              : (Bir müddet düşünür ve aniden gözleri parlayarak padişaha bakar.)

Padişah           : (Gülümseyerek) Cin fikirli vezirim, aklına bir hinlik gelmiş gibi bakarsın  

                          gözlerime.

Vezir              : (Gülümseyerek) Öyle ya…

Padişah           : Anlat bakalım fikrini.

Vezir                          : Padişahım, biz Gül Kız’ı karada tutamayız. Musibet hayvan her bir yerden   

                         çıkar karşısına. Havada da tutamayız kuş gibi.

Padişah           : (Merakla vezire bakıyordur) Eee…

Vezir              : Suda…

Padişah           : (Şaşkın) Suda mı ?

Vezir                          : (Heyecanla) Su padişahım! Hain solucan suya giremez. Gül Kız suda yaşar  

                         ise zehirli solucan ona hiçbir vakit ulaşamaz.

Padişah           : (Şaşkın) Vezir benim Gül Kız’ımı balık mı sanırsın? Neyler suda?

Vezir              : Padişahım, suyun içinde değil üstünde yaşayacak Gül Kız.

Padişah           : (Kafasını kaşıyarak)Nasıl olur?

Vezir                          : Suyun üzerine bir kule dikeceğiz onun için. Ömrü kulede geçecek,  

                          karaya hiç ayak basmayacak. Böylece zehirli solucan da ona hiç ulaşamayacak.

Padişah           : (Sevinçle) Vezir, senin aklın nasıl çalışır böyle?  Boşuna seni vezirim  

                         yapmamışım. Gül Kızcağızım da sevinecek bu fikre. Bir de şeker ağacı da diktik mi…

Vezir              : (Şaşkın) Şeker ağacı mı?

Padişah           : (Kahkaha atarak) Evet ya şeker ağacı…

Vezir              : (Anlamaz ve şaşkın gözlerle onaylar gibi kafasını sallar.)

         

                 (Perde kapanıp ışık düşer. Dekor değişirken yaşlı teyzenin anlatmaya devam eden 

                  sesi duyulur.)

 

Birinci Perde

 

Üçüncü Sahne

 

Yaşlı Teyze    : Getirtilmiş en iyi mühendisler mimarlar, işçiler. Gece demeden gündüz   

                          demeden dikivermişler üç gün içinde kuleyi denizin orta yerine. Gül Kızcağız  

                          da olandan bitenden habersiz getirtilivermiş kulesine. Yıllarca  

                          bir başına yaşamış bu kulede. Balıklarla kuşlarla arkadaşlık etmiş yıllar yılı.

 

(Gösteri grubu sahneye gelir ve dans ederek şarkılarını söyler.)

                  (3. Şarkı)

Gelmiş en iyi mühendisler,

Hem de güçlü işçiler,

Gece gündüz demeden,

Hiç de ara vermeden,

Neşeyle ve özenle,

Gül Kız için sevgiyle,

Suyun orta yerine,

Dikmişler bu kuleyi.

 

Sahne          :  (Kız Kulesi’nin avlusunda bir kenarda Gül Kız, üzülerek 

oturmaktadır. Dört sene geçmiştir. On iki yaşındadır. Diğer tarafta şeker ağacı ve ağacın başında dadı bulunmaktadır.)

 

Gül Kız          :(Omuzlarını düşürmüş, dudakları bükük, canı sıkkın) Off… Acaba babacığım ne yapıyordur şimdi? Her gün beni görmeye geliyor ama… Of… Buradan sıkılmaya başlıyorum sanki. Keşke ben de onlarla sarayda yaşasaydım.(Uzaklara dalar ve bir süre sonra heyecanla) Şeker ağacım bu günkü meyvesini vermiş midir acaba?

 

                 (Gül Kız, avlunun diğer tarafındaki şeker ağacına doğru yürür. Ağacın yanı   

                  başında elinde şekerlerle dadısını görür. Dadı, ağaca şeker takıyordur.)

 

Gül Kız          : (Şaşkın) Aaa dadı teyze ne yapıyorsun benim şeker ağacımın yanında?

Dadı                : (Tedirgin ve şaşkınca kekeleyerek ) Hiç…

Gül Kız          : (İyice yanaşır) Nasıl hiç, elindekiler ne?

Dadı                : (Avucunu açar ve çaresizce) Şeker…

Gül Kız          : (Bir süre dadının gözlerine bakar ve sonra ani bir gülümseme ile) Bu gün   

                          şekerleri benim için sen mi topladın?

Dadı                           : (Şaşkın bir sevinçle, kekeleyerek) Evet Gül Kız, ben topladım. Baktım      

                          olmuşlar, toplayayım da sana getireyim dedim.

Gül Kız          : (Şekerleri avucuna alıp kulenin avlusuna, ayaklarını denize doğru  

                          sallandırarak oturur ve şekerlerini birer birer açıp yemeye başlar) Dadı teyze   

                          otursana yanıma.

Dadı                : (Oturur.) Güzel mi? Olmuş mu şekerlerin?

Gül Kız          : (Gülümseyerek bir tane de dadısına uzatır.) Evet, olmuş. İster misin?

Dadı                : (Şekeri alır.)Teşekkür ederim Gül Kız.

Gül Kız          : Dadı teyze, söylesene ben neden buradayım? Neden sarayda babamla beraber

                          değilim?

Dadı                            : Bu soruların cevaplarını ben bilemem Gül Kız. Padişahımız öyle uygun  

                          gördü ise vardır bir bildiği elbet.

Gül Kız          : Canım sıkılmaya başladı burada ama. Kıyıyı gözlediğimde orada oynayan  

                          çocuklar görüyorum. Koşuyor, anne ve babaları ile geziyor,  

                          salıncaklarda sallanıyor, kedileri seviyorlar.

Dadı                : Gül Kız, eğer istersen padişahımız sana da bir salıncak yaptırır.

Gül Kız          : Offf… Öyle değil. Ben artık bu kuleden çıkmak istiyorum. Benim de  

                         arkadaşlarım olsun. Ben de dilediğimce koşup oynayayım istiyorum.   

                         (Dadısına döner) Çok mu şey istiyorum dadı teyze?

Dadı                            :(Duymazlıktan gelir, denize sevinçle bakarak) Bak akşam yemeği kayığın  

                         geliyor. Neler var acaba yemekte bu akşam?

Gül Kız          : (Mutsuz başını önüne eğer ve kulesine girer.)

          

     (Kayık kuleye yanaşır. Kayıkçı yemekleri birer birer dadıya verir.)

 

Kayıkçı           : Kızımızın yemekleri mis gibi kokuyor. Ne şanslı kız şu Gül Kız.

Dadı                : (Sessizce ve alaylı) Sen bir de ona sor şanslı mısın diye?

Kayıkçı           : Neden?

Dadı                : Sıkılmaya başladı buradan

Kayıkçı           : Deme…

Dadı                : Haksız da değil ama. Bu gün az daha beni ağaca şeker asarken yakalıyordu.

Kayıkçı           : Aman Zehra Bacı, dikkat et! Padişahım mahveder, zindanlarda çürürsün  

                         maazallah!

Dadı                            :  Hiç sorma. Neyse ki Gül Kız çok masum, çok iyi niyetli. Anlamadı bir şey.  

                          Gerçi nasıl anlasın? Kızcağızın gözü açılmadı ki? Bazen üzülüyorum kızcağızın haline. Al kızı diyorum kendime, getir karaya gönlünce gezsin, dolaşsın…  

                          Kâhin kadın belki de doğru bilemedi geleceğini. Belki de hiç çıkmayacak   karşısına zehirli solucan. Hem solucanın zehirlisi mi olurmuş?       

                          Ama gel gör ki Padişahımız…

Kayıkçı           : (Endişeyle etrafına bakınarak) Sus sus. Sakın! İçinden bile olsa söyleme böyle şeyler bacım. Neyse al bu üzüm sepetini de. Benim hanım gönderdi. Sabah topladı bağdan Gül Kız için.

                        Körpecik kıza körpecik üzüm diye… (Övünerek gülümser)

 

               (Dadı yemekleri ve üzüm sepetini de alır ve gider.)

 

Birinci Perde

 

Dördüncü Sahne

 

       ( Gösteri grubu sahneye gelir ve dans ederek şarkılarını söyler.)  

          (4. Şarkı)

            Solo:

             Gül kız odasında,

             Dertli dertli yatağında,

             Bilirmiş kaderini,

             Üzmezmiş kimseleri.

 

             Koro:

             Geliyor geliyor,

             Minik solucan geliyor.

 

              Geliyor geliyor,

             Minik solucan geliyor.

 

Sahne       : (Gül Kız odasında, yatağının başında oturmuş oyuncak bebeğiyle konuşuyordur.)

 

Gül Kız          : Ayşe bebek, sen de mi üzülerek bakarsın bana. Sen de mi benim kötü sonumu  

                         bilir de bana söylemezsin. Ayşe bebek, ben de bilirim sonumu. Ben de bilirim  

                         lâkin ben de kendimden saklarım. Kâhin kadın, babama anlattığı vakit,

                         gitmemiştim ben aslında bahçeye. Bilirdim ki bahçede şeker ağacı yoktur.  

                         Aramakla bulunmaz yoktur çünkü öyle bir şey. Bilirdim sonumu. Bu gün  

                         gelen üzüm sepeti var ya. İçindeydi minik solucan, gördüm onu. Ses etmedim   

                         ama. Üzülsün istemedim kimseler. Ses etsem ne olacaktı ki? Kaderim bu   

                         benim. Er ya da geç yine çıkacaktı karşıma... Sana iyi geceler Ayşe Bebek  

                        (bebeğini öper.)

            

Solucan     :  (Hızlı ve vurgusuz bir telaffuzla) Beni de öpsene!

Gül Kız      : (Şaşkın, etrafına bakınarak) Kim konuştu?

Solucan      : Ben konuştum. Beni de öpsene!

Gül Kız      : (Etrafına korkuyla bakınarak) Sen kimsin? Neredesin? İn misin cin misin?

Solucan      : Sıkıştım buraya.

Gül Kız     : (Eline bir vazo alarak, korkmuş bir sesle) Kimsen çık ortaya korkmuyorum senden.

Solucan     : Yatağının altındayım.

Gül Kız     : (Önce yataktan hızla uzaklaşır ardından elindeki vazoyla, usulca ve çekingen  

                   adımlarla yatağının altına bakar, çığlık atıp geri adım atar.)Aaay…

Solucan     : Dur Gül Kız korkma benden.

Gül Kız     : (Şaşkınca) Beni tanıyorsun.(Çaresizce) Olamaz… Sen osun! Demek geldin      sonunda.

Solucan     : Korkma Gül Kız. Ben kötü biri değilim. (Sıkıştığı yerden kendini kurtararak) Heh

                   kurtuldum.(Yatağın altından çıkar.)

Gül Kız    : (Odanın köşesine geri geri adımlar atarak ağlamaklı ve çaresiz bir sesle) Sen osun

                   işte! Kâhin kadının anlattığı zehirli solucan… Ama bir solucan nasıl konuşabilir ki?

Solucan    : (Gül Kız’a doğru yaklaşarak) Korkma benden!

Gül Kız     : (Elindeki vazoyu havaya kaldırarak yüksek sesle)Yaklaşma bana pis solucan.

Solucan     : (Kendinden emin bir sesle)Pis solucan mı? … Aaa alınıyorum ama… Daha bu        

                   sabah duş aldım ben!

Gül Kız    : (Şüpheyle süzerek) Doğru hiç de pis görünmüyorsun. Ama sonuçta yerlerde                 sürünerek geziniyorsun. Pislenirsin ki hemen.

Solucan       : (Üzgün bir sesle)Senin gibi ellerim olsaydı sürüneceğim yerleri önceden bezle  

                      bir güzel silerdim.

Gül Kız       : (Elini indirerek) Sen hiç de kötü birine benzemiyorsun.

Solucan      : Ben kötü biri değilim ki zaten. Kötü olan o.

Gül Kız      : (Gözlerini kısıp etrafına bakınarak) Kim ki o?

Solucan      : (Sinirlenerek) Kim olacak o kâhin kadın!

Gül Kız      : (Şaşırarak) Nasıl yani?

Solucan      : Beni bu hale o getirdi.

Gül Kız      : Bu hale derken...

Solucan      : (Çaresizce)Beni solucan yaptı.

Gül Kız      : (Şaşkınca) Sen solucan değil miydin?

Solucan      : (Dertli ve içten) Değildim tabii ya Gül Kız.

Gül Kız      : Pek iyi ya neydin?

Solucan      : Çiçek ülkesinin prensiydim.

Gül Kız      : (Alaylı bir gülümsemeyle) Prens mi?

Solucan      : N’oldu Gül Kız? İnanmadın galiba bana.

Gül Kız      : (Gülümseyerek) Tabii ki inanmadım minik solucan. Sen aynaya bakmadın galiba.

Solucan      : Prenstim diyorum Gül Kız. Geçmiş zaman eki kullanıyorum fark edersen. Şu  

                      anda solucanım, yani şimdiki zamanda…

Gül Kız      : (Beğeniyle gülümseyerek) Hımm bir solucana göre dil bilgin gayet iyiymiş. (Elini

                     çenesine koyarak bir müddet düşünür.) Haklı olabilirsin.

Solucan      : Gül Kız, sana bunu ancak bir şekilde ispatlayabilirim.

Gül Kız      : Nasıl?

Solucan      : Öp beni.

Gül Kız    : (Aniden şaşırmış yüksek bir sesle) Seni mi? Hayatta olmaz! (Solucana sırtını  

                    dönüp kollarını gövdesinde bağlayarak, kendini beğenmiş bir sesle) Ben     

                    solucanları öpmem!

Solucan      : (Çaresizce)Yapma Gül Kız! Yeniden insan olabilmem sana bağlı... Büyüyü ancak 

                      sen bozabilirsin. Solucan olarak yaşamak o kadar zor ki…

Gül Kız      : (Sırtı solucana dönük, omuzlarını silkerek) Banane.

Solucan      : Lütfen Gül Kız. N’olursun…

Gül Kız      : Ne yapmalıyım acaba? (Seyircilere bakarak, kararsızca) Ne dersiniz? Öpeyim mi

                     minik solucanı? (Cevabı duyduktan sonra) Peki… N’apalım.

Solucan      : (Sevinçle) Yaşasın! Teşekkürler Gül Kız. Teşekkürler…

Gül Kız      : (Solucana doğru çekingen bir adım atar ve durur. Sıkıntılı bir sesle) Off… Nasıl    

                     öperim ki ben bu solucanı?

Solucan      : (Hınzır bir gülümseyişle) Gül Kız… Uzaktan da göndersen olur. Öpücüğü üfle

                     yeter, o bana gelir.

Gül Kız      : (Ani bir sevinçle) Sahi mi?

Solucan      : (Onaylamak için gülümseyerek kafasını ağır ağır sallar.)

Gül Kız      : Peki… Al o zaman. (Avucunun içine bir öpücük kondurur ve solucana doğru

üfleyerek gönderir.)

Solucan      : (Kıvranarak üzerindeki solucan kostümünden kurtulur. Gül Kız’ın yanına gider

ve önünde diz çökerek Gül Kız’ın elini kibar ve asil bir duruşla öper.) Teşekkür ederim Gül Kız.

Gül Kız     : (Şaşkın ve mahcup bir gülümsemeyle) Ben teşekkür ederim. Bana hayatımı geri    

                    verdiğin için.

 

 

(Gösteri grubu sahneye gelir ve dans ederek şarkılarını söyler.)

(5. Şarkı)      

Demek her şey yalanmış

Kâhin kadın düşmanmış

Siz siz olun küçükler

Kanmayın kimselere

Siz siz olun minikler,

Aldanmayın herkeslere.

 

Gül Kızcağız boşuna mı

Ayrı kaldı sarayından?

Neyse ki mutlu bitti,

Bu masal da burada.

 

Hayat ne kadar güzelmiş,

Yaşamak, gülmek, eğlenmek

Sevmek, koşmak, nefes almak

Oh ne güzelmiş değil mi?

Hele bir de sevdiklerinle

Olmak ne güzelmiş değil mi?

(Yaşlı teyze ve elinde bitmiş Kız Kulesi resmi ile İlyas sahneye gelir.)

İlyas:                    Bak, resmimi bitirdim Zekâvet Teyze.

Zekâvet Teyze:     Bakayım. Oooo harika olmuş İlyascığım. Aferin sana.

(İlyas resmi seyircilere tutarken gösteri grubu tüm oyuncularla birlikte şarkılarını söyleyerek sahneye gelir)

 (6. Şarkı)                          Yaşasın, yaşasın,

                                            En sonunda yaşasın.

                                            Prenses kurtuldu.

                                            Solucan prens oldu.

                                           Yaşasın, yaşasın,

                                           En sonunda yaşasın.

                                           Bu hikâye burada biter,

                                           Haydi size iyi günler.

                           
           
Şarkılar

1- Akorlar

1.     Şarkı:
AM                     
Hava ne güzel oh ne güzel,
EM                     AM
İstanbul’ da hayat güzel.
AM                   DM
Deniz, tarih ve doğayla
EM                         AM
Baş başa verelim Üsküdar’da.

AM                    DM
Minik kardeş İlyas ve
EM                    AM
Ton ton teyze Zekâvet,
AM                   DM
Bir araya geldi bu kıyıda
EM                        AM
Haydi dinleyelim  evet evet.

AM                DM
Haydi şimdi bizler de,
EM                AM
Dinleyelim İstanbul’u,
AM                         DM
Tarihi, Üsküdar’ı ve doğayı,
EM                 AM
Sevelim, koruyalım hep birlikte.



2.     Şarkı
EM                AM
Zamanın birinde,
DM              AM
İstanbul’un semtinde,
EM               AM
Haşmetli bir padişah,
DM          AM
Cin fikirli vezirle
EM             AM
Almışlar kararlar
DM             AM EM
Gül Kız için kalede.
.
3.     Şarkı
EM                        AM
Gelmiş en iyi mühendisler,
DM         AM
Hem de güçlü işçiler,
EM                    AM
Gece gündüz demeden,
DM           AM
Hiç de ara vermeden,
EM          AM
Neşeyle ve özenle,
DM             AM
Gül Kız için sevgiyle,
EM        AM
Suyun orta yerine,
DM            EM
Dikmişler bu kuleyi.


       4. Şarkı
Solo:
EM  AM   DM AM
Gül kız odasında,
DM   AM  EM  AM
Dertli dertli yatağında,
EM  AM   DM  AM
Bilirmiş kaderini,
AM   DM   EM AM
Üzmezmiş kimseleri.

Koro:
EM
Geliyor geliyor,
AM                 EM
Minik solucan geliyor.
EM
Geliyor geliyor,
AM                  EM
Minik solucan geliyor.

             5. Şarkı
AM                  DM
Demek her şey yalanmış
EM                 AM
Kâhin kadın düşmanmış
DM                AM
Siz siz olun küçükler
EM             AM
Kanmayın kimselere
DM           AM
Siz siz olun minikler,
EM                  LAM
Aldanmayın herkeslere.

AM                DM
Gül Kızcağız boşuna mı
EM              AM
Ayrı kaldı sarayından?
DM         AM
Neyse ki mutlu bitti,
EM            AM
Bu masal da burada.


AM                DM
Hayat ne kadar güzelmiş,
EM                   AM
Yaşamak, gülmek, eğlenmek
DM                AM
Sevmek, koşmak, nefes almak
EM                      AM
Oh ne güzelmiş değil mi?
DM                    AM
Hele bir de sevdiklerinle
EM                     AM
Olmak ne güzelmiş değil mi?


       6. Şarkı
EM  AM  DM AM
Yaşasın, yaşasın,
EM   AM   DM AM
En sonunda yaşasın.
EM  AM  DM AM
Prenses kurtuldu.
EM AM  EM AM
Solucan prens oldu.

EM  AM  DM AM
Yaşasın, yaşasın,
EM  AM  DM AM
En sonunda yaşasın.
EM  AM  DM AM
Bu hikâye burada biter,
EM AM  EM  AM
Haydi, size iyi günler.


Not: 2/4 kalıplarla


NOT: Oyunu sahneleyen okullar dilerse oyuna dair fotoğraf ya da video çekimlerini aşağıdaki elektronik posta adresi aracılığıyla yazara ulaştırabilir.  :) 

Nota talebi ve profesyonel tiyatrolar telif onayı için iletişim: sohretdogruyol@hotmail.com





Otizmli Bireyleri Destekleme Vakfı tarafından düzenlenen 'Otizm Farkındalık Etkinliği' 








OBİDER tiyatro ekibinin Kız Kulesi Efsanesi turneleri





Balıkesir Alişuuri İlkokulu 2. sınıf öğrencileri


İstanbul Kadıköy Özdemiroğlu İmam Hatip Ortaokulu




2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Projesi: Kız Kulesi'ne Karşı/Şöhret Doğruyol Sağbaş Kısa Film:    https://www.youtube.com/watch?v=VCRAz6fta_U


Yazarın diğer eserleri : 



                                                        (Tiyatro + Öykü + Şarkı)

NOTALAR APARTMANI

NOTALAR APARTMANI SİZLERİ HEM SEVİMLİ BİR ÖYKÜYE HEM DE NOTALARI ÖĞRENMEYE DAVET EDİYOR.
Her katında bir notanın yaşadığı Notalar Apartmanı’nın birbirinden farklı sakinleriyle tanışmaya hazır mısın? Ağzında kalemiyle dolaşan Do Dede, dişleriyle övünerek “reee”leyen Re Nine, kedi ve telefon bağımlısı Mi Hanım, dağınık Fa Çocuk, yönetici Sol Teyze, hayat dolu La Kız, arılardan bunalan Si Kardeş ve Do Dede’nin kitapkurdu torunu İnce Do Kardeş…
Sen de tıpkı Kurabiyeci Kız gibi Notalar Apartmanı’na konuk olup birbirinden sevimli notaları tanımak ve bu renkli hikâyeye ortak olmak ister misin?

“Şöhret Doğruyol Sağbaş, Notalar Apartmanı’nda müzik bilgisinin alfabesi sayılan ‘Do Majör Ton Gamı’nı her kata bir ses kişiliği vererek ustalıkla kurgulamış. Minik okurlarına çok yönlü bir ufuk açacağından hiç şüphem olmayan bu seçkin eseri, tüm çocuklara tavsiye ederim.”
Prof. Dr. Mesut İKTU
Opera Sanatçısı/ Öğretim Üyesi

*Kitabın arkasındaki QR kodu okutarak  Notalar Apartmanı şarkısını dinleyebilir, klibini izleyebilir ya da şarkıya eşlik edebilirsiniz.

SATRANÇ APARTMANI 

          (Tiyatro + Öykü + Şarkı)

Satranç Apartmanı, Sizleri Hem Sevimli Bir Öyküye Hem De Satranç Karakterleriyle Tanışmaya Davet Ediyor.

On altı satranç taşının yaşadığı Satranç Apartmanı'nın birbirinden farklı sakinleriyle tanışmaya hazır mısın? Makarna bağımlısı Şah Amca, bilge Vezir Ağabey, pofuduk Fil Kardeşler, enerjik Kale Kardeşler, uçabilen At Kardeşler ve bıcır bıcır Piyon Çocuklar...

Sen de tıpkı Kurabiyeci Kız gibi Satranç Apartmanı'na konuk olup birbirinden sevimli satranç karakterlerini tanımak ve bu renkli hikâyeye ortak olmak ister misin?

Şöhret Doğruyol Sağbaş, Notalar Apartmanı kitabında olduğu gibi, serinin bu kitabı için de bir şarkı besteledi. Kitaptaki harika şarkıya karekod uygulaması aracılığıyla erişebilirsiniz!





            DİSTOPYAYA YOLCULUK

 Kitap isimli güzel ve akıllı kızın bir hayali var. Paralel Evren Kâşifi olmak. Acaba sürprizlerle dolu ilk staj macerasını başarı ile tamamlayabilecek mi? 

   Kitap, yolculuk yaptığı garip evrenin garip insanlarına alışabilecek mi? İlk başarısızlığında vazgeçip kendi güzel dünyasına mı dönecek yoksa başarısızlıklar onu daha da mı güçlendirecek? Heyecan, mizah ve adrenalinin bol olduğu bu maceraya Kitap’la birlikte çıkmaya var mısın?

İçerdiği Alt Mesajlar: Hayvanlara ve doğaya saygı, empati kurma, teknolojiyi verimli ve gerektiği ölçüde kullanma, tüketim kültürüne karşı bilinç, özgün tasarımlar oluşturma, doğaya zarar veren ürünlere karşı bilinç, sağlıksız beslenmenin sonuçları, kitap okuma alışkanlığı, pozitif ve neşeli olma, bencilliğin götürüleri, küresel ısınma, bisiklet kullanımının doğaya katkısı, petrol ve sağlıksız ürünler, küresel ısınmayı farkına varma, iklim değişikliğinin sonuçları,  bilimsel teoriler...

ÜTOPYAYA YOLCULUK

  İhtiyaç duyduğu her şeye sahip olduğunu düşünen Mavi, kendini aniden fantastik bir serüvenin içinde bulur. Resim sergilerindeki tablolarda görmüş olduğu türden güzelliklerle ve bir o kadar da tuhaflıklarla dolu, çocuk, genç, yaşlı demeden herkesi olumlu etkileyecek, huzurun, iyiliğin ve bilgeliğin egemen olduğu ütopik bir dünyadadır artık. Her aşamasında sürprizlerle karşılaştığı sıra dışı yolculukta ona Kitap isimli, turuncu saçlı, çok güzel bir kız eşlik eder.

İçerdiği Alt Mesajlar: Hayvanlara ve doğaya saygı, empati kurma, teknolojiyi verimli ve gerektiği ölçüde kullanma, tüketim kültürüne karşı bilinç, özgün tasarımlar oluşturma, doğaya zarar veren ürünlere karşı bilinç, sağlıksız beslenmenin sonuçları, kitap okuma alışkanlığı, pozitif ve neşeli olma, bencilliğin götürüleri, küresel ısınma, bisiklet kullanımının doğaya katkısı, petrol ve sağlıksız ürünler, küresel ısınmayı farkına varma, iklim değişikliğinin sonuçları,  bilimsel teoriler...

SİLGİ RUHU

 Bilginin, zekanın ve cesaretin çözemeyeceği hiçbir problem yoktur.

Eğlenceli ve ufuk açan kitaplarıyla her yaştan okuyucuya hitap eden eğitimci yazar Şöhret Doğruyol Sağbaş’ın kaleminden fantastik bir polisiye roman…
Hiçbir silgi bu kadar geveze olmamıştı! 
Evcil bir hayvan sahiplenmek için annenize günlerce dil döktüğünüz oldu mu? Tam da tüm ümitlerinizi yitirdiğiniz bir anda nurtopu gibi bir silgi ruhu, omzunuza atlayıverse ne yapardınız? Yaprak ne mi yaptı? Oooo neler yapmadı ki...
Kâğıt üzerindeki hatalara alerjisi olan bir silgi, sıra dışı bir enişte, çekingen bir abla,  aniden yükselişe geçen ünsüz ressam Selim Kelim ve tatlılar tatlısı Yaprak. Her şey bir tesadüf olabilir mi? Yoksa…
İnsandışı bir varlıkla sıra dışı bir maceraya atılmaya hazır mısın? Fakat okurken dikkat et! Silgi ruhu her an senin de omzuna sıçrayabilir!

TUHAF BİLİMLER AKADEMİSİ

Hayatı sınavlardan ibaret sanan tüm ebeveyn ve böyle olmadığını bilen tüm çocuklara
Bu sırla yaşamak zorunda olduğu gerçeğini kabullenmeye çalışırken akademide tuhaf ve esrarengiz olayların yaşandığını fark eder.

İşin ilginç yanı, ondan başka hiç kimse bu durumun farkında değildir.

Tüm bunlar yalnızca bana mı öyle geliyor, diye düşünen Nâdir, bir gün asla duymaması gereken konuşmalara şahit olunca kendini karmaşık olayların içinde bir dedektif gibi iz sürerken bulur ve sonunu kestiremediği bir maceraya atılır.

Bilim kurgu macera türündeki eğlenceli ve ufuk açan kitaplarıyla her yaştan okuyucuya hitap eden çağdaş çocuk edebiyatı yazarı Şöhret Doğruyol Sağbaş’ın kaleminden “Tuhaf Bilimler Akademisi”, sürükleyici anlatımı ve akıcı dili ile kitap okumayı sevmediğini sanan çocukları bile soluksuz bir maceraya çıkarıyor.